14 Şubat 2013 Perşembe

Mikroenjeksiyon Yöntemi İle Çocuk Sahibi Olma


Mikroenjeksiyon Yöntemi Nedir?

Mikroenjeksiyon (intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu)

Mikroenjeksiyon yöntemi özellikle sperm azlığı veya sperm kalitesizliği gibi erkeklerde görülen kısırlık sorunlarının çözümü amacıyla kullanılan bir tüp bebek yöntemidir. Erkek infertilite tedavisi için geliştirilmiş bir yardımcı üreme yöntemi olan mikroenjeksiyon tedavisi, spermlerin yumurtayı dölleme yeteneğinde olmaması durumunda, yumurtanın içine döllenme yeteneği olan sperm hücrelerinin direk enjekte edilmesi olarak tanımlanabilir.
Erkek kısırlık nedenleri arasında önemli bir paya sahip olan spermlerin döllenme yeteneğinden yoksun olması, bir çok çiftin bebek sahibi olabilmesinin önemli bir engeldir. Sperm kalitesizliği veya azlığı sorunu olan erkeklerin tüp bebek yöntemi de dahil olmak üzere bilinen diğer tedavi yöntemleri ile çocuk sahibi olmaları ya tamamen mümkün değildir, ya da çok düşük bir şansa sahiptirler. Sayısı, hareketliliği ve morfolojisi bakımından kusurlu spermlerin yumurtaları dölleme yeteneğinin olmaması, doğal yollarla yani cinsel birleşmeyle bebek sahibi olmayı olanaksız kılabilmektedir. İşte bu noktada yeni geliştirilmiş bir yöntem olan mikroenjeksiyon tedavisi, özel olarak seçilmiş güçlü ve sağlıklı spermlerin mikroskop altında mikro-pipetler yardımı ile yumurtanın içine sperm enjekte edilmesi biçiminde uygulanan bir yöntemidir. Mikroenjeksiyon tüp bebek olarak ta bilinen bu tedavi tekniği sayesinde döllenme gerçekleşmektedir.
Mikroenjeksiyon yöntemi sadece erkeklerde görülen sorunlar için değil, aynı zamanda anne adaylarında rastlanan, yumurta problemlerine çözüm olarak ta kullanılabilmektedir. Bazı erkeklerde testislerde sperm üretimi sırasında ne yazık ki döllenme yeteneğine sahip spermler yerine, daha zayıf ve hastalıklı sperm hücreleri üretilmektedir.
Tabi buradan testislerde hiç bir şekilde sağlıklı sperm üretimi yapılmadığı anlamı çıkmamalıdır. Elbette yetersiz sayıda da olsa sağlıklı spermler de üretilmektedir. Ancak sağlıklı ve döllenme yeteneğine sahip spermlerin sayıca çok az olması, bu spermlerin cinsel birleşme sonrasında vajinadaki asit yoğun ortamı aşarak yumurtaya ulaşmasını imkansız hale getirmektedir. Bu durumda özel yöntemlerle erkeğin testisinden sağlıklı sperm hücreleri adeta cımbızla tek tek ayıklanır ve mikro-enjeksiyon yöntemi ile yumurtaya enjekte edilir. Bu yöntem keşfedilmeden önce bebek sahibi olma ihtimali neredeyse sıfıra yakın olan çiftler, artık kolaylıkla bebek sahibi olabilmektedir.
Mikroenjeksiyon Aşamaları:
Mikroenjeksiyon işlemi özel ekipmanlar kullanılarak mikroskop altında özel lam ve lameller, steril cam mikropipetler kullanılarak gerçekleştirilir. Kadından elde edilen sağlıklı ve döllenme gücü yüksek yumurta hücrelerini (ovaryum) içerisine özel olarak şırınga edilir.
Daha sonra aynen bir bakteri kültürü oluşturuluyormuş gibi kültür ortamına alınır. Bunun ardından döllenme kontrolü 18-20 saat sonra yapılarak döllenmiş veya döllenmemiş yumurtalar tespit edilir. 48 saat geçtikten sonra artık döllenmiş embriyo anne rahmine yerleştirilmeye hazır hale gelmiştir. Mikroenjeksiyon sonrası hamileliğin devamı açısından hamile kalmak isteyen kadının yaşının mümkünse 45 i geçmemesi gerekir. 40 yaş üstü bayanlarda mikroenjeksiyon tedavisinin başarı oranı önemli ölçüde düşmektedir. Mikroenjeksiyon ile hamile kalanlar için ilk 15 gün kritiktir. Bu sürenin tamamlanmasıyle birlikte mikroenjeksiyon ile hamile kalanlar ve doğal gebelik ile hamile kalanlar arasında herhangi bir fark kalmamaktadır.
Mikroenjeksiyon Fiyatları:
Ülkemiz mikroenjeksiyon fiyatı maliyeti açısından dünyadaki diğer ülkelere nazaran son derece uygun ve ucuz fiyatlar ile hizmet sunmaktadır. ABD ve Avrupa da ortalama olarak 10 bin tl olan mikroenjeksiyon ücretleri, ülkemizde yaklaşık olarak 3000-4000 tl arası bir maliyete erişmektedir. Tabi mikroenjeksiyon fiyatlarının oluşumunda tedaviyi yapacak olan hastane veya doktorun ücret politikası önemli ölçüde etki etmektedir. İnternette mikroenjeksiyon kadınlar kulübü gibi sitelerde yaptıranlar tarafından tecrübeler paylaşılmakta ve bu konuda bilgi edinmek isteyenlere önemli bir bilgi ve terübe havuzu sunmaktadır. Bunun haricinde tüp bebek merkezlerinin ve özel hastanelerin, kliniklerin internet sitelerinde mikroenjeksiyon tedavisi ile ilgili daha detaylı bilgiler verilmektedir.




Farklı bir kalemden mikroenjeksiyon yöntemi ile çocuk sahibi olma...




Klasik tedavi yöntemleri dışında kullanımı gittikçe yaygınlaşan tüp bebek, veya tıbbi adıyla IVF “İn Vitro Fertilizasyon” 1970’li yılların sonlarında denenmeye başlandı ve ilk defa İngiltere’de 1978 de Louise Brown’ın doğumu büyük bir değişimin ilk habercisi oldu. Tüm dünyada tüp bebek uygulamaları hızla arttı, 1994-1995’li yıllardan itibaren dünyada uygulanmaya başlayan icsi veya mikroenjeksiyon yöntemi tüp bebek te bir çığır açtı. Tüp bebek ilk yıllarda daha ziyade rahim kanalları (fallop tüpleri) kapalı kadınlarda uygulama alanı bulurken zaman içinde kanalları kapalı olmayanlarda da uygulanmaya başlandı. İlk yıllarda laboratuar ortamları ve embryo geliştirmek için kullanılan sıvı ortamlar gelişme aşamasında olduğu için gebelik başarısı çok yüksek değildi. Mikroinjeksiyon un uygulanmaya başladığı yıllardan itibaren eşzamanlı olarak embriyoloji laboratuar şartlarında da çok hızlı gelişmeler oldu ve gebelik oranları hızla arttı. Sperm sayısı çok az olan, hatta sperm analizinde hiç hücre bulunmayan ve azospermi dediğimiz erkeklerde gebe kalma şansı hemen hiç yokken, günümüzde icsi yöntemi ve testislerden sperm elde etme yöntemleri (tese, tesa, pesa, mesa, mikrotese) ile bu çiftlerde de çocuk sahibi olma şansı doğdu. Böylece, ülkemizdeki önemli bir sosyal soruna da tüp bebek yöntemleri ile sağlıklı çözümler sunulabildi.


Mikroenjeksiyon,seçilen tek bir spermin yine seçilmiş olan tek bir yumurta hücresi içine ince iğler aracılığı ile enjekte edilmesidir.Daha sonra döllenmiş olan yumurtalar anne rahmine yerleştirilip ebeveynlerin çocuk sahibi olmasını sağlanır.Günümüzde çocuk sahibi olmak isteyen çoğu ailenin umutları bu teknik ile gerçekleşmiştir.

Mikroenjeksiyon (ICSI – intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu) tedavi sonrası toplanan yumurtaların içine şekil ve hareketi iyi olan tek bir spermin enjeksiyonu işlemidir. Tüp bebekten farkı; tüp bebekte spermlerin yumurtayı kendiliğinden döllemesi beklenirken, mikroenjeksiyonda tek bir spermle döllenme işlemi embriyolog tarafından sağlanmaktadır. Mıkroenjeksiyon spermin yumurta içine girmesini kolaylaştırma amacı taşır ve döllenme işlemi mikroskop altında yapılır. ICSI sadece bir tane sperm hücresi ile bile döllenmeyi mümkün kılmaktadır. 


Mikroenjeksiyon yönteminde, anne adayından yumurtaların toplandığı gün, baba adayından mastürbasyon yöntemiyle ejakulat örneği alınır. Bu aşamada öncelikle, alınan semen örneğinde spermin var olup olmadığı, varsa spermlerin sayı, hareketlilik ve yapısal olarak normal olup olmadıklarının saptanması gerekmektedir. Mikroenjeksiyon yönteminin başarılı bir şekilde gerçekleştirilebilmesi ve yumurtaların olgunluk derecesinin sağlıklı bir şekilde saptanabilmesi için, anne adayından alınan yumurtaları çevreleyen çeşitli hücre katmanlarının kimyasal ve mekanik yöntemlerle uzaklaştırılması da gerekmektedir. Bu işleme “ayıklama işlemi” adı verilmektedir. Böylelikle, elde edilen yumurta ve spermler mikroenjeksiyon işlemi için hazır duruma gelmiş olur.


Döllenme, klasik tüp bebek veya mikroenjeksiyon yöntemi ile olur. Klasik tüp bebekte spermler toplanan yumurtaların yanına bırakılır ve kendiliklerinden yumurtayı döllemeleri beklenir. Erkeğin tamamen normal olduğu ve kısırlığın kadına bağlı olduğu durumlarda kullanılabilir. Mikroenjeksiyonda ise yumurtanın içine tek bir sperm mikromanipulator adı verilen özel bir alet yardımı ile enjekte edilir. Döllenme işlemi yumurtalar toplandıktan yaklaşık 2 - 4 saat sonra yapılır. Toplanan yumurtaların yaklaşık %70’i olgun ve döllenmeye müsaittir. Bunların da yaklaşık %70’i döllenecektir. Örneğin 10 yumurtası olan bir kadının ortalama 5 embriyosu gelişecektir. Bu bir ortalama sayı olup bunun altında veya üstünde olabilir. Nadir olgularda hiç döllenme olmadığı da olabilmektedir.

Spermin az olduğu durumlarda mikroenjeksiyon (ICSI) uygulanması gereklidir. Bu yöntemde bulunan bir adet sperm bir adet oositin (kadın yumurtası) içine özel bir pipet yardımıyla enjekte edilir. Dolayısıyla bir oosit başına bir sperm yeterli olmaktadır. Mikroenjeksiyon için kullanılan spermin kalitesi döllenme oranlarını etkilemektedir. Günümüzde spermin hareketliliğine ve yapısına bakılarak mikroenjeksiyon için kullanılacak olan sperm seçilmektedir. Embriyoda olduğu gibi burada da iyi kalite spermin seçilebilmesi için değişik teknikler geliştirilmeye çalışılmaktadır. Spermin bu özelliğini test edebilmek için hazır kullanılabilir bir kit bulunmakta olup uygulanması oldukça kolay ve pratiktir. Hayvanlarda bu test ile seçilen spermlerden ICSI ile gelişen embriyolarda daha az oranda genetik probleme rastlanmıştır. Ancak, insanlardaki veriler henüz yeterli değildir.

Semende hiç spermin olmadığı durumlarda cerrahi yöntemle testislerden sperm elde etmek gerekmektedir. Spermin menide olmamasının iki ana sebebi olabilir; Bir, üretim yoktur veya iki, üretim vardır; ancak spermin penise geleceği yollar tıkalıdır. Tıkanıklığa bağlı azospermi olgularında kanalların içine ince bir iğne ile girilerek sperm aranır (Perkütan epididimal sperm aspirasyonu, PESA). Tıkanmanın olmadığı durumlarda ise erkek yumurtalığının çeşitli bölümlerinde çok kısıtlı da olsa bir üretim söz konusu olabilmektedir. Yumurtalığın çeşitli bölümlerinden çok sayıda küçük parça alınarak bu parçaların içerisinde sperm hücresi aramak gerekmektedir. Parçalar iğne ile ya da açık cerrahi ile alınabilir (TESE). Bu teknikle hastaların yaklaşık %60'nda sperm bulunabilmektedir. Üretim bozukluğuna bağlı azospermi olgularında spermdeki muhtemel genetik problemlerden dolayı gebelik oranları biraz daha düşüktür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder